İskeçe, Yunanistan'ın Kuzeyinde, Batı Trakya'da, aynı adı taşıyan ilin (nomos) merkezi olan kenttir. İskeçe isminin Eskice'den geldiği tahmin edilmektedir.
İskeçe, doğusundaki Gümülcine ve Dedeağaç illeri ile birlikte Yunanistan'da Türklerin en yoğun olarak bulundakları bölgelerdir. Drama Köprüsü isimli türkünün de yöresidir.
İskeçe bölgesi ile ilgili ilk tarihi kayıtlar M.Ö. 879 yılına dayanır. Küçük bir yerleşim birimi olarak başlayıp, Trakya tarihinin, (iç) savaşlar, yıkımlar gibi, tüm evrelerinde yer aldı. Her ne kadar Osmanlı 1363 yılında Edirne'nin fetihi ile Balkanlar'a yerleşmiş olsa da, İskeçe'nin yanı sıra bugunkü Kavala, Drama ve Serez bölgelerinin Osmanlı hakimiyeti altına girmesi ancak 26 Eylül 1371 tarihindeki Çirmen zaferi ile gerçekleşti.
Yerel Türk nüfusunu güçlendirmek amacıyla Anadolu ve özellikle Konya bölgesinden İskeçe ve civar illere halk yerleştirildi. Osmanlı'nın genişleme döneminde, İskeçe, orduların çıkış noktalarından biri iken, Osmanlı'nın Balkanlar'daki hakimiyeti azalma sürecine girdikten sonra, İmparatorluğun Balkan'larda tutunmasında belirleyici rol oynadı.
1715 yılına gelindiğinde İskeçe tütünü ile tanınmış ve bu ürünü sayesinde bölgenin refah düzeyi artmıştı. Mart ve Nisan 1829'da gerçekleşen iki şiddetli deprem ile kent büyük bir yıkıma uğradı, ancak bu olay yeniden yapılanmasında büyük öneme sahipti.
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı ile Osmanlı'nın Balkanlar'daki sınırlarının bu bölgeye gerilemesi ile birlikte, bölgeye olan Rus ve Bulgar saldırıları arttı. Osmanlı Devleti'nin yardımından yoksun olarak, İskeçe halkının da katıldığı Batı Trakya Türklerinin silahlı mücadelesi ile, Osmanlı için son derece olumsuz şartlar içeren Ayastefanos Andlaşmasının daha sonra Berlin Antlaşmasına dönüşmesinde katkıları olmuştur.
İskeçe Balkan Savaşları esnasında, sırası ile Bulgaristan, Yunanistan ve yine Bulgaristan tarafından işgal edildi. Ancak Osmanlı'nın Edirne'yi yeniden ele geçirdiği dönemde yöre halkının mücadelesi ve Osmanlı tarafından yapılan yardımlar sayesinde İskeçe ve Gümülcine'deki Bulgar hakimiyeti kaldırıldı. Ancak, ardından kurulan ve İskeçe'yi de kapsayan Garbi Trakya Hükümeti'nin, 1 Eylül 1913 tarihinde bağımsızlığını ilan etmesi, Osmanlı, Rusya ve Bulgaristan tarafından hoş karşılanmayınca, bölgede etkinlik gösteren Osmanlı subayları geri çağırıldı ve İstanbul Antlaşması ile İskeçe dahil, Batı Trakya bölgesi Bulgaristan'a bırakıldı.
I. Dünya Savaşı'nın patlak vermesi ile İskeçe, Bulgaristan ve Yunanistan arasındaki cephenin ortasında kaldı. Osmanlı'nın savaşa katılması ve Bulgaristan'ın hakimeyitinin azalması ile birlikte bölgeyi Yunanistan'a bağlamayı amaçlayan, Yunanistan ve Fransa denetimli kuruluşlar etkinlik göstermeye başladılar. Yunanistan'ın diplomatik girişimler ile bağımsızlık çabalarını bastırdığı bölgede, İskeçe'nin de dahil olduğu Batı Trakya'nın akıbetinin halkoyu ile belirlenmesine karar verildi. Mayıs 1920'de gerçekleşen halkoyu ile, Türk nüfusu ezici çoğunluğu elinde bulundurmasına rağmen, sonuç bölgenin Yunanistan'a bağlanması yönünde oldu.
Milli Mücadele döneminin sona ermesi ve Lozan Anlaşmasının imzalanması ile İskeçe Türk halkı Nüfus Mubadelesinden muaf tutuldu. İskeçe bir kez daha II. Dünya Savaşı'nda Bulgaristan tarafından işgal edildi. Bunu takip eden Yunan İç Savaşı boyunca da İskeçe halkı yerel mücadelelerde yer almaya devam etti.
Günümüzde ise, İskeçe'de Batı Trakya Türkleri'nin azınlık sorunları ve insan haklarının Yunanistan tarafından ihlallerine karşı siyasi mücadele sürmektedir.
Günümüzde İskeçe modern bir kent kimliğine sahip, zengin tarihi, doğası, ve gelenekleriyle her yıl büyük miktarda yerli ve yabancı ziyaretçi kabul etmektedir. Her yıl Şubat sonu veya Mart başına doğru düzenlenen Karnaval (Καρναβάλι) ve Eylül başındaki eski kasaba festivali (Γιορτές Παλιάς Πόλης) görülmeye değer etkinlikler arasındalar. Ayrıca her Cumartesi düzenlenen kent pazarı da ziyaret edilebilir.