Ana Sayfa » Kültürel Etkinlikler
TÜRKİYE DIŞİŞLERİ BAKANI YAVUZ SELİM KIRAN, İSKEÇE TÜRK BİRLİĞİ'Nİ ZİYARET ETTİ
Güncellenme Tarihi: 07-05-2021

Görüntüleme: 1216

Yazı Boyutu:  

Resim Galerisi


Anavatan Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakan Yardımcısı Sayın Yavuz Selim Kıran ve beraberindeki heyet Batı Trakya'daki temasları çerçevesinde İskeçe Türk Birliği'ni ziyaret etti. Ziyaret sırasında Sayın Yavuz Selim Kıran'a İskeçe Türk Birliği'nin 38 yıldır sürdürdüğu hak arama mücadelesi, derneğimizin tarihçesini ve yaptığımız çalışmaları aktarıldı. Ziyarette önemli mesajlar verildi.

İskeçe Türk Birliği Başkanı Ozan Ahmetoğlu dernek girişinde Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran'a 38 yıl önce yerinden sökülen İskeçe Türk Birliği tabelasının boş kalan yerini gösterdi ve derneğin resmi statüsü iade edilene kadar mücadeleyi sürdüreceklerini söyledi. İskeçe Türk Birliği'nin hukuk mücadelesini takip ettiklerini belirten Kıran, Türkiye olarak 13 yıldır uygulanmayan AİHM kararlarının uygulanması ve birliğin sökülen tabelasının yeniden ait olduğu yere asılması için verilen tüm mücadelede İTB'nin yanında olduklarını ve destekleyeceklerini vurguladı.

İTB BAŞKANI OZAN AHMETOĞLU
İskeçe Türk Birliği (İTB) Başkanı Ozan Ahmetoğlu ziyaret sırasında yaptığı konuşmada şunları dile getirdi:
"Burası İskeçe Türk Birliği. Batı Trakya Müslüman Türk toplumunun kurmuş olduğu ilk sivil toplum kuruluşudur. 1927 yılında bir kültür derneği olarak İskeçe Türk Gençler Yurdu ismi ile kurulan ve faaliyetlere başlayan bir kültür, eğitim ve spor derneğidir. Biz İskeçe Türk Birliği için Batı Trakya Türklerinin kültür çınarı diyoruz. Bu kültür çınarı güzide kuruluşumuzdan hemen sonra 1928'de Gümülcine Türk Gençler Birliği kuruluyor,1936'da Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği kuruluyor. İskeçe Türk Birliği gerek İskeçe Türklerinin gerekse Batı Trakya Türklerinin kültürel yaşantısında milli kimliğin korunması, muhafaza edilmesi ve gelecek nesillere aktarılması bakımından çok ciddi misyonlar yüklenen, görevleri yerine getiren bir derneğimiz, kuruluşumuzdur.
Malumunuz 1983 yılına kadar yani Yunanistan'ın Avrupa Birliği'ne dahil olmasından 2 sene sonra isminde Türk kelimesi var diye önce güvenlik güçleri tarafından tabelası sökülüyor ve hemen akabinde bir kapatma davası açılıyor. Neden? Yunanistan, Batı Trakya'da Türk yoktur politikasını pratik anlamda da uygulamaya başlıyor. Milli kimliğimizin etnik kimliğimizin inkârına dayanan bu politika sonucunda İskeçe Türk Birliği, Gümülcine Türk Gençler Birliği ve Batı Trakya Türk Öğretmenler Birliği kapatılıyor resmiyetleri elinden alınıyor ve gayri resmi olarak bir halde bırakılmış oluyorlar. İskeçe Türk Birliği olarak sürdürdüğümüz iç hukuk mücadelesini 1983 yılından 2005 yılına kadar devam ediyoruz. 1981 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna dahil olan Yunanistan 2005 yılına geldiğimizde Avrupa'da ve dünyada insan hakları, azınlık hakları anlamında birçok ilerlemeler kat edilse de derneklerimizin kapatma davası 2005 yılında onaylanıyor ve Yargıtay tarafından nihai karar açıklanıyor. Biz bu tarihten sonra Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvuruyoruz ve 27 Mart 2008 tarihinde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi İskeçe Türk Birliği'ni ve diğer azınlık derneklerini oybirliği ile haklı bulup Yunanistan'ı mahkum ediyor. 2008 yılında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararı açıklandığında bu iş galiba bitti artık derneğimizi resmiyete kavuşturacağız ve Batı Trakya Türk Azınlığının en önemli özelliği olan milli kimliğinin inkâr politikası da bir anlamda son bulacak ümidiyle farklı bir sürece girmiştik. Ancak gelin görün ki aradan 13 yıl geçti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararından sonra 3 azınlık derneği var bunlardan İskeçe Türk Birliği sadece faaldi o dönemde diğerleri kurulmak istenen derneklerdi. Üç Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları da uygulanmaya devam ediliyor. Biz 1. Maraton, 2. maraton ve şu anda 3. Maraton olarak iç hukuku tüketmek üzereyiz. Atina'da Yargıtay Yüksek Mahkemesinde 16 Ekim 2020 tarihinde duruşmamız oldu.Bugün hala Yargıtay'ın kararını bekliyoruz. 3'cü maraton tamamlanmış olacak. Eğer 2017 yılında çıkan yeni kanuna göre yaptığımız başvuru da kabul edilmezse bir daha Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi yolu açılıyor.

Tabii ki İskeçe Türk Birliği olarak bunu değerlendireceğiz, bakacağız ne yapacağımıza. Ancak, ülkemiz Yunanistan'ın 13 seneden beri bu ısrarı sürdürmesi gerçekten hem üzücü hem düşündürücü. Bir 38 yıllık hak arama mücadelesi var. Şöyle bir şey de var. Resmiyetimizin iade edilmediği gibi kamuoyunda, basında, aşırı milliyetçi çevrelerde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde dava kazanan derneklerimiz hakkında yasadışı dernek şeklinde söylemlerin devam etmesi hem bizi zor durumda bırakıyor hem de bir sivil toplum kuruluşu olarak faaliyet yapmamızı, halkımızın bu deneklere sahip çıkmamızı daha da zora sokuyor. Bu da gerçekten son derece antidemokratik son derece insan haklarına uymayan azınlık haklarına da uymayan bir durumu teşkil ediyor.
Bu durumun, bu haksızlığın ivedilikle ve acil bir şekilde sona ermesini bekliyoruz ve istiyoruz. Bunu her platformda söylüyoruz. İskeçe Türk Birliği olarak Avrupa Konseyi'ne sürekli gidiyoruz Bakanlar Komitesi'ni sürekli bilgilendiriyoruz. Bunu yapmaya devam edeceğiz. Son yıllarda bunu daha da bir önemle ve daha da yoğunluk kazandığımızı belirtmek istiyorum.

Ülkemiz Yunanistan ile anavatanımız Türkiye Cumhurbaşkanı, Dışişleri Bakanları, Büyükelçileri, Konsolosları bir araya geldiğinde televizyonda diyalog ortamlarına gördüğümüzde iki ülke yöneticilerini bir arada gördüğümüzde Batı Trakya Müslüman Türk toplumundan daha mutlu bir toplum yok sayın bakanım. Ama ülkemiz Yunanistan'ın azınlığımızın milli kimliğini inkar etme ihtiyacı hissettiği zaman sadece Lozan Antlaşması'nı hatırlaması da ağırımıza gidiyor. Lozan Antlaşması'nda eğitim anlamında din hürriyeti anlamında Batı Trakya Türk toplumuna verilen birçok haklar var. Eğer Lozan hatırlanacaksa sadece azınlığın milli kimliğini inkar edilmesi için hatırlanmamalı bunlar için de hatırlanmalıdır."

TÜRKİYE DIŞİŞLERİ BAKAN YARDIMCISI YAVUZ SELİM KIRAN
Türkiye Dışişleri Bakan Yardımcısı Kıran konuşmasında şunları söyledi:
"İki gündür hem Selanik şehrinde hem de Batı Trakya da farklı duygular yaşıyorum. Dün sabah başladık programımıza Selanik'te. Oradaki soydaşlarımızla buluştuk. Arkasından Gümülcine'ye geçtik. Gümülcine'de çok yoğun programlarımız oldu. Ama tabi İskeçe'ye uğramadan İskeçe'de sizlerle bir araya gelmeden ülkemize anavatana dönmek bizler için bir eksiklik olurdu.
O yüzden özellikle İskeçe'yi ziyaret ederek sizlerle buluşmaktan çok büyük bir memnuniyet ve heyecan duyduğumu özellikle ifade etmek istiyorum. Burada önce Sayın müftümüzü ziyaret ettik. Her zaman soydaş davasını yıllardır omuzlarında taşıyan saygıdeğer bir şahsiyet olarak dualarını aldık. Şimdi sizlerle İskeçe Türk Birliği'nde bir arada olmak ve bu soydaş davasının geleceğinin de emin ellerde olduğunu bilmek ona yönelik çalışmaların hız kesmeden devam ettiğini bilmek beni ayrıca mutlu etti. Buradaki çalışmalarınızı Türkiye'ye döndüğümde hükümetimizin her kademesi ile Sayın bakanımız başta olmak üzere özellikle büyük bir heyecanla paylaşacağımdan emin olun, bunu bilin. Tabii buraya gelirken elimiz boş gelmedik. Öncelikle sayın bakanımız sizlere çok çok selam söyledi. Bugün Almanya'da Alman Dışişleri Bakanı ile yaptığı basın toplantısında yine Batı Trakya davasına değinmeden geçemedi. Orada az evvel sayın bakanımızın ifade ettiği gibi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına tekrar Sayın bakanımız bütün Alman kamuoyu önünde bütün Avrupa kamuoyu önünde bir kez daha vurgu yaptı. Tıpkı Yunan Dışişleri Bakanı Dendias'ın geçtiğimiz günlerde Türkiye ziyaretinde yaptığı gibi. Yine Sayın bakanımız elbette selamlarını gönderdi ama burada hem sayın bakanımız hem bakanlığımız hem de hükümetimiz adına bulunuyorum. Özellikle Sayın Cumhurbaşkanımızın Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın talimatıyla burada bulunuyorum, sizlere çok çok selamları var. Hem Ramazan ayınızı hem de Ramazan Bayramınızı şimdiden tebrik etti. Gönülden selamlarını bütün soydaşlarımıza iletti.

Anavatan yediden yetmişe Batı Trakya davasının soydaş davasının arkasındadır arkasında olmuştur. Bugün de arkasında yarın da arkasında olmaya devam edecektir. Bundan kim rahatsız olursa olsun. Bakın şu anda dünyanın çok hızlı bir değişim döneminden geçtiği 21. yüzyılda yaşıyoruz. Pek çok paradigma değişikliğinin yaşandığını hız kazandığını salgın süreciyle birlikte bu değişimin artık daha da takip edilemez bir boyuta ulaştığı bir dönemde her zaman her fırsatta dünyanın en gelişmiş ülkeleri olduğunu bizlere anlatmaya çalışan dünyada demokrasinin beşiği olduğunu anlatmaya çalışan bir Avrupa'nın orta yerinde bir tabelaya tahammül edemeyen bir anlayışla karşı karşıyayız. Dolayısıyla bu mücadele hiçbir zaman kolay olmadı, bugün de kolay değil. Ama bu mücadeleyi zaten anlamlı kılan bu mücadeleyi değerli kılan ve bu mücadelede sizlerin fedakârlıklarınızı taçlandıran tarihten bugüne gelen bu mücadele azmidir, bu karşı karşıya kaldığımız meselelerin zorluğudur. Karşımızdaki mesele ne kadar zor olursa olsun bizim mücadelemiz o kadar güçlü olacak. Dün pes etseydik bugün bu noktada olamazdık. O yüzden bugün de pes etmeyeceğiz ve yarın çok daha iyi bir noktada olacağız. Bundan emin olun bundan kimsenin şüphesi olmasın. Emin olun bunu en iyi bilen Yunanistan ve Yunanistan makamlarıdır. Biz hiçbir zaman burada soydaşlarımız Yunanistan'a düşmanlık besleyen bir toplum olmadı. Aksine her zaman Yunanistan'ın eşit ve onurlu vatandaşları olarak yaşama iradelerini ve Yunanistan içinde ne kadar büyük bir zenginlik olduklarını sadece Yunanistan'a değil bütün dünyaya ispat ettiler. Bugün de hala bu gönüldaşlık bu samimiyet bu fedakârlık hepinizin gözlerinde hissettiğimiz hasletler ve dünyada hiçbir topluma nasip olmayacak bir değerdir. Bu değerleri yaşatmak konusunda en ufak bir tereddüdümüz yok. Bu değerlere sahip olduğumuz için bugün bu da bu kadar güçlü ve bu mücadele azmi bu kadar diri ve diri kalmaya da evelallah devam edecek. Ben gerçekten bunlara söylemeye utanıyorum. Yani bir tabelaya tahammül edemeyen zihniyetin o hepimizin yeniden yaşamaya korktuğu karanlık günleri bu dünyaya yaşatan Avrupa tarihindeki uygulamalardan ne farkı var. Bunu demokrasi kılıfına bunu hukuk kılıfına büründürmek hiçbir şey ile izah edilemeyecek bir yaklaşımın ürünü. Bu nasıl bir psikolojidir ki insanları dini ile tanımakta sorun yaşamıyor ama etnik kimliği ile ilgili bir fikir beyan etmesini etnik kimliğini ifade etmesini dahi yasaklıyor, buna tahammül edemiyor. Tabii burada insanın aklına su geliyor; kendi kimliği ile problemi olmayan bir toplum, bir ülke, bir millet başkalarının etnik kimliğinden rahatsız olabilir mi? Biz Türk'sek Türk'üz bir kardeşimiz Kürt'se Kürt'tür bir vatandaşımız Rum'sa Rum'dur. Biz Türkiye'de daha dün Cumhurbaşkanımız aynı masa etrafında Türkiye'de yaşayan azınlıklarla iftarını yaptı. Oradaki farklı inanç grupları ile hasbihal etti. Ülkemizin birer eşit vatandaşları olarak ama onlara sen Rum değilsin sadece Ortodoks'sun demedik. Bunu tarihimizin hiçbir döneminde yapmadık. Hiç kimsede yapamaz yapmamalı. Bu nasıl bir psikolojidir ki bu kadar kendi kimliğinizden şüpheniz var, tereddüdünüz var ve insanlara kendi etnik kimliğini ifade etmeye müsaade etmiyorsunuz. İstediğiniz kadar müsaade etmeyin bugün müsaade edilmeyen ve bu davadaki en önemli mücadele safhalarından birinin merkezindeyiz. 38 yıldır bir mücadele var. Ve bu mücadelede bugün resmi olmayan bir yerdeyiz öyle değil mi? Gayriresmi sayılan, kanunlar, Yunan kanunları, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi bunu tescil ettiği halde hala bir tabelayı asmaktan aciz, bir tabeladaki Türk ismine takılıp insanların kendi etnik kimliğini ifade etmesinden korkan bir zihniyetin engelleme çabaları ile hala karşı karşıyayız. Peki bu engelleme çabaları burada yapılan çalışmaları gölgeleyebildi mi, burada yapılan çalışmaları durdurabildi mi? Sizlerin Sayın başkanımızın ve yönetiminin burada az önce ezberden bile telaffuz edemediğini pek çok çalışma grubunun oluşmasını engelleyebildi mi? İstedikleri kadar tabelaları söksünler istedikleri kadar kağıt üzerinde yasaklasınlar. Gönüllerde yasaklayamadıkları müddetçe evelallah bu Batı Trakya soydaş davası başta sizlerin olmak üzere hepimizin omzunda inşallah güçlenmeye devam edecektir. Karamsar olmak için belki pek çok sebebimiz olabilir, kaygı duymak için pek çok sebep bulabiliriz ama ümitvar olmak, ümitli olmak için çok daha büyük sebeplerimiz var, çok daha geçerli irademiz var. Biz şunu biliyoruz, Türkiye Cumhuriyeti ne kadar güçlü olursa sizler de burada o kadar güçlü olursunuz. Bugün Türkiye Cumhuriyetinin dünden daha güçlü bir noktada olduğunu bütün dünya kabul ediyor dimi. Öyle değil mi, bölgede dünyada bütün uluslararası mesela bütün bölgesel ve küresel meselelerin dengesini değiştiren bir Türkiye Cumhuriyeti var. Kendisine kurulan tuzakları tek tek bozup bu tuzakları tersine döndüren bir Türkiye Cumhuriyeti var. Hem sahada hem masada gösterdiğimiz kudretle ve elbette kudretimizle birlikte caydırıcı gücümüzde birlikte güçlü diplomatik tezlerimizle, güçlü hukuki tezlerimizle. Bugün Türkiye Cumhuriyeti olarak dünden daha güçlü isek ve yarın da çok daha güçlü olma yolunda emin adımlarla, işte bu bize kurulan tuzaklarla mücadele etmeye devam edeceğiz. Türkiye Cumhuriyeti'nin bugün sahip olduğu güç buradaki kardeşlerimize de soydaşlarımıza da çok büyük güç vermektedir bunun farkındayız. Elbette sizler burada huzursuz olursanız aynı şekilde biz de anavatanda huzurlu uyuyamayız başımızı yastığa rahat koyamayız. Bunu özellikle bilmenizi istiyorum. İfade ettiğim gibi istedikleri kadar resmiyette bir takım çalışmalarımızı yasaklamaya, bir takım dernekleri yasaklamaya çalışsınlar. Ama bizim gönlümüzde sizin gönlünüzde bu soydaş davasını Türk Müslüman azınlığın meselelerini çözme kudretini silemedikleri müddetçe bu dava güçlenmeye ve başarıya ulaşmaya devam edecek. Bugün özellikle bu mesajları vermek üzere buradayım. Bu mesajı da fazlasıyla Yunan makamlarının aldıklarını görüyoruz. Türkiye ile Yunanistan arasında pek çok mesele pek çok sıcak konular. Doğu Akdeniz'den Ortadoğu'daki gelişmelere Avrupa Birliği üyelik sürecine mülteci meselesine kadar bugün Yunanistan'ın sorun kaynağı olan pek çok mesele var. Biz sorunun kaynağı olmasına rağmen Yunanistan'da her zaman her meselemizde oturup diplomasi ve diyalogla çözme iradesini gösterecek özgüvene sahip bir ülkeyiz bunu da gösterdik. İşte Türk kelimesine tahammülleri olmadı aynı şekilde istikşafi görüşmeler diye adlandırdığımız bir süreç var 60 turunu yaptık 61'ni gelin istişari süreç yapalım dedik yani istikşafi ve istişari kelimeleri arasında bile tereddüt yaşayan bir zihniyetten bahsediyoruz. Oysa istikşafi keşfetmek demek. Yani 60 tur keşfetmişiz. Artık sorunlarımızı çözme iradesi olması lazım ve bu irade ile masaya oturmamız lazım. Bunun en yakın şahidi Sayın Büyükelçimizdir. Bu konuları en yakından bilen bütün meseleleri tecrübesi ile burada çözmeye çalışan Büyükelçimiz bunun en yakın şahididir. Bir istişari kelimesine tahammül edemeyen bir yaklaşımla karşı karşıya olmamıza rağmen biz Yunanistan'da bütün mesajları çözmeye hazır olduğumuzu bu özgüvene ve kudrete sahip olduğumuzu ispat ettik oturduk masaya. Doğu Akdeniz bir tarafta Ege'deki sorunlar bir taraftan Libya ile imzaladığımız Deniz Yetki Alanları Anlaşması ile birlikte Yunanistan'ın bundan rahatsız olması ve Avrupa Birliği içerisinde Türkiye'yi yaptırımlara maruz bırakmaya yönelik çabalarına, mültecilere uyguladığı insanlık dışı muameleleri Türkiye'ye geri itme meselesi, 80 bin mülteciyi son birkaç yılda Türkiye'ye itti. Ama biz bunları da gelin çözelim neden bu durumu insanlara uyguluyorsunuz dedik. Neden insanlara eşit insan onuruna yakışır bir yaşam hakkı vermekte tereddüt ediyorsunuz dedik. Hala daha aynı noktadayız. Yunan Dışişleri Bakanı Türkiye ziyaretinde saatler süren müzakereler görüşmeler oldu. Elbette basın toplantısında Sayın bakanımız bir kez daha ifade etti. Siz kabul etseniz de etmeseniz de Biz Türküz Türk olmaya ve Türk kalmaya da devam edeceğiz. Siz istediğiniz kadar inkâr edin. Bundan sonradan aynı yaklaşımla devam edeceğiz. Meselemiz varsa oturup çözelim. Yunanistan ile biz çözemeyeceğiniz hiçbir problemimizin olmadığını düşünüyoruz. Yeter ki bunları çözme yönünde irade olsun. Ama şunu da bilmenizi isterim ki pek çok sıcak meselenin yanında bizim için soydaş meselesi her zaman Yunan mevkidaşlarımızla Yunan muhataplarımızla sayın bakanımızın, sayın Cumhurbaşkanımızın ne zaman bir araya gelirse gelsin her fırsatta Yunan mevkidaşlarına kurduğu ilk cümle soydaşlarımızla ilgili cümle olmuştur. Soydaşlarımızın meselesi her zaman Yunanistan'la ikili ilişkilerimizde en önemli en öncelikli gündem maddesidir ve öyle olmaya da devam edecektir. Ta ki soydaşlarımızın hak ve menfaatleri sonuna kadar teslim edilinceye kadar. Bunun 21. yüzyılda bir Avrupa ülkesinde bu uygulamalarının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına meydan okumanın soydaşlarımızın etnik kimliğini inkâr etmenin pek çok noktada hala namaz kılacak ibadet mekânları bulamalarının hala Müslüman mezarlığı bulamamalarının hiçbir izahı olamaz olmayacak. Biz de bu haklar teslim edilinceye kadar sizlerle birlikte biz anavatan olarak sizler soydaşlarımız olarak bu davayı sonuna kadar sırtlamaya omuzlamaya devam edeceğiz."

İskeçe Türk Birliği ziyareti sırasında yapılan konuşmaların ardından karşılıklı hediyeler takdim edildi. Daha sonra ise konuk heyetle, İTB yöneticileri hatıra fotoğrafı çektirdi.